15 Kasım 2012 Perşembe

Conkbayırından esintiler..

29.04.2004 / 12:12:14


Yirmi beş nisan günübirlik, Tic.San.Odası İlk Öğr.Okulu öğrenci ve velileri ile 3 otobüs Çanakkale ye gittik.Buradan okul yetkilisi Durdu bey ile tur sorumlusu Erhan bey e teşekkürlerimi sunuyorum.

Gerek Troia gerek Gelibolu yu gezerken bir kez daha ülkemin dermansız hastalıklarını kültürel geri kalmışlığını izlemek zorunda kaldım.(Çocuklar hatırına)
Önemli bir tarihi merkez Troia şehrini ve truva atını gezdikten sonra Feribot ile Gelibolu yarımadasına geçtik.1970 Yapımı pislik yuvası tek tuvaletli feribotlar ile karşıya geçerken bizim çocuklar Koreli turistlere el sallıyor onlarda bu sevgi seline karşılık veriyordu. Kimbilir adadan adaya karayolu tren yolu yapan Koreliler Japonlar ne düşünüyordu bu feribotun içinde .

Dışarıda tertemiz bir mavi , bir tarih, bir doğa ve çocuklar .

Dahası var mıydı..!!

Eceabat a vardıktan sonra Seyit Onbaşı anıtına geldik.Yollar dar .Otobüsler dolu.Tarihin en kanlı savaşlarının olduğu ,kahramanlarımızın yarımada mabedinde Ertuğrul Koyunu Seddülbahir i İngiliz anıtını görüp öğlen yemeği molası verdik.

Yüzlerce otobüs, yüzlerce insan mangal başında gözlemecinin ,köftecinin peşindeydik. Kimimiz alışverişteydik. Yerler çöpten pislikten geçilmiyordu.Toz toprak içindeydi köyün içi. Mezar yeri belli olmayan nice kahramanın kanları üstüne örtülü toprağın üstünde çöp poşetleri ,yerlere atılmış ayran bardakları, plastik kaplar ve ülkemiz insanın en fazla yere attığı şey sigara paketleri ve izmaritleri doluydu.Bir keşmekeş bir başıbozukluk içinde önemli bir köy evi müzesi S.Mutlu dedenin evini kimse göremiyordu.

İnsanlar nereye geldiklerinin bilincinde olmadan piknik yapıyordu. Şehitler abidesine geldik.İki bayan bağırarak konuşuyordu. Yerlerdeki pislik ve çöpü göstererek bu çocuklar bu yerdekileri görerek onlarda atmayı öğreniyor diye yüksek sesle konuşuyordu. Bense içimden, köpek milletine pisliğini eşeleyip, toprağı tek bacağı ile kazıp, öbür bacağı ile pisliğini örtmesini köpek milletimi öğretti diye düşünüyordum.Köpek bile pisliğini toprak üstünde tutmaz iken !!

Sargıyeri anıtını geçip Kabatepe tanıtım merkezi ve saygı anıtında karşılaştık Anzaklar ile. İlk onbir yaşındaki çocuk kalabalığımız koşturdu Anzakların üstüne .Anzaklı genç bende dedelerim gibi olmayayım der gibi bakan telaşlı gözleriyle bizim çocukların yanından on dakika sonra uzaklaşmak zorunda kaldı.Orada ortama bakan bir çift göz ,bizim çocukların hırçın sevgisi ile karıştı.Nede olsa o gözler bizim çocuklara Korelilerin baktığı sevecenlikte değildi. Sonra başka bir açıdan şöyle bir düşündüm. Bizim dedelerimiz Yemenlerde ,Balkanlarda kimsesiz yatıyordu..Anzakları görünce utandım.

57.Alay şehitliğinden sonra, Conk bayırına gelip M.Kemalin düşmanı gözetlediği yerde kuşbakışı Ege denizini seyreder iken ,siperlerin yanından kalabalıktan geçemedik. Bir köşede yaşlı bir gurup ve başlarında birisi o guruba rehberlik ediyor bir bulutun içinde kaybolan ikiyüzelli İngiliz komandosunun akıbetinin hala bulunamadığını anlatıyordu.

Bir diğer köşede ,daha genç bir gurup siperler içinde şakalaşıyor, laubali hareketler içinde sonradan düzenlenmiş siperlerin tel kısımlarını yıpratıyordu.
Ulusu uğruna vatanı uğruna onyedilerinde ondokuzlarında ölen binlerce gencin oluk gibi kanının aktığı topraklar üzerinde yıllar sonra kendi yaşıtları çöp ve pislik üretiyor ve kız tavlama sanatını konuşuyordu.Boş laf tüketiyordu.Oluk gibi kan diyorum kayıtlarda 25 Nisan 1915 de Uçağı ile sabah saat 9.30 da İngiliz pilot Samson denizde 50 metre genişliğinde kan aktığını söylemiş.

Bizi biz yapan değerlerden uzaklaştıran ozamanın düşman yabancıları şafak vakitleri ayinler düzenliyor ,pırıl pırıl şehitliklerinde toplanıyor iken ve o zaman ulaşamadıkları İstanbul’a şimdi çok çok çok ucuza gelip dedelerini anıyorlardı. Bizim şehitliklerde ise bir tek yabancı göremedim.

M.Kemal düşüncesini ölümünün ertesi yıl uygulamadan kaldıran bazı silah arkadaşları ve başka nedenler bugünleri hazırladılar.

Yoksa İstanbul elinde olan tüm dünyaya hükmeder diyen, Napolyon boşmu konuşmuş.

Ya da bu denli tarih ,kültür ve stratejik doğal güzellik (Bu tanımı özellikle yaptım. Dünyada iki kıtayı birbirine bağlayan ve iki boğaz ve bir yarım ada şeklinde üç deniz cephesine sahip olan başka bir ülke ve görüntü varmıdır?)Sadece bu stratejik doğal yapı dahi başka bir ülkede turizm çekim alanıdır. Ve maksatlı ve projeli bir şekilde yıllar boyunca gelişimimiz tekrar eski gücümüze kavuşuruz endişesi ile içimizdeki düşman öğelerin katkısıyla engellendi.

M.Kemal düşüncesi düşmanının anasına söylediği şu sözlerde gizlidir….Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar !Burada bir dost vatanın toprağındasınız, huzur içinde uyuyunuz.Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız.Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar,gözyaşlarınızı siliniz.Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.Huzur içindedirler ; onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.

M.Kemal den sonra kendi toprakları üzerindeki boğazlarda bile tam hakimiyet kuramadı. GAP denildi Hop hemen bir güneydoğu krizi çıkartıldı..Kırk milyar dolarlık yatırımın enerji kısmının %80 i bitti.Sulama kısmının sadece %14 ü bitti.Ülkeye ivmeyi gelişimi kazandırıp havayı doğayı değiştirecek turizmi geliştirecek en önemli unsur sulama kısmı engellendi.Bu gidişle projenin 2020 den önce bitmesi zor.

Ve bana conk bayırında M.Kemal sözcükler uçuruyordu beynime .

Öyle bir ülkedeyiz ki, ulus bilincini, ülke sevgisini , bize kimliğimizi kazandıran değerlerimizi kıyafetler arasına kıvılcım sokarak ,etnik yapımız üzerine ateş atarak , globalleşme maskesi altında sadece tüketim toplumu yaratarak,kendi özgün sevgi ile kulluk düşüncemiz arasına öcü, ceza, korku ile inanç sokarak parçalanmak isteniyoruz.

Conk bayırından inerken,eşim ne garip sanki tüm bu şehitler bizim geldiğimizi hissetiler.Çocuktular hani bayram yeri gibi sevindiklerini hissediyorum dedi. Sanki onların o sevinci benim yüreğime huzur verdi dedi, gözleri yaşlı bir şekilde..

Diyemedim ona ; M.Kemalin endişesi ise benim ruhumu gerdi.

Ne onun gibi güveniyorum gençliğe .. Nede çöplerini saymaktan yorulduğum bilinçaltı dahi değiştirilen ülkem insanına.

Üzerinde yaşadığımız toprağın bilincine vardığımız an kendi gücümüzün farkına varacağız.

Bu güç dönüş yolunda yaşandı. En az elli otobüs araba feribot sırası. Saat on dokuz.Bir keskin manevra. Erhan bey sağ olsun.Geri dönüp Gelibolu ya gidip Lapseki ye geçtik.Feribot da tuvalet kuyruğu tüm çocuklar sırada. Keskin bir koku. Ben tuvalet kapısında tuvaletin kolu kırıldı. Tamir ettim. O sıra Bayanlar tuvaletinden kız çocuklarını veliler getirdi.Ertuğrul Bey öbür tuvalet tıkanmış .Çok pis. Mümkünse şu kızcağızlarda bu tuvalete girsin. Hay hay dedik erkekler bekledi. Yirmi dakikalık feribot seferinde en az yüz kişi aynı tuvalete girdi. Heyhat ki hey hat.

Biz çocukken uzay yolu 1999 dizileri vardı televizyonlarda. Uzayda yolculuk gelişim . Ne zaman 1999 da canım. Bizde heyecan ile seyrederdik .Yıl 2004 .Ülkemin en önemli tarih ve kültür merkezlerinden birine Anadolu tarafından geçmek için bindiğim feribotun hali. Gene de gülüyordu Japonlar Koreliler. El sallıyordular bize. Tuvalet kuyruğundaki gibi elele verin, güçlü olun der gibi bakıyorlardı aynı düşman onlarında dedelerini yakmıştı bir zaman atom ile nötron ile nede olsa..

Anadolu toprağına geçtik yola devam ediyoruz. Bir acı fren sesi çınladı karanlıkta.Otobüs bir motosikletliye vuracak an be an üç adım fren bir adım fren son anda kurtardı.Ülkem motosikleti kapkara bir siluet .Lambası yok.Bana bir şey olmaz diyor .Az kaldı. Aydınlık bilmiyor ki, karanlıkta belki yarın ölecek..

Çanakkale gezilmiş dönülüyor çocuklar şarkılar pop. Türkü bilmiyorlar.Onbir yaşındaki çocuklar o melodi çalan cep telefonlarını mikrofona getirip garip bir elektro ses ile gariplikler yapıyor iken uyardık. Havada iyice karardı ,uyudu çocuklar. Zaten uyutulmuşlardı..Uyutulmaya devam edilmekteydiler.

Şu toprakların zenginliğinin haddinin hesabının kitabının olmadığını anlayana dek uyutulacaklar. Ne vakit uyanacaklar bu çocuklar.Ne turizm ne başka şey…. Bu toprakları idare edenlerin yaşayanların,dünyanın en gelişmiş ülkesinde yaşayan insanlar olması gerektiğini görecekler işte o zaman gerçek düşman ile gerçek savaşları algılayabilecekler…İşte o zaman üstüne bastıkları toprağın anlamını kavrayıp her şeye sahip çıkacaklar. 


Okuyucu Yorumları
berkay akarsu05.05.2004 / 12:08:00
Sayın Çınar Ç.kale 18 Mart Ünv T.İ.O.Y okulu Turizm Topluluğu olarak eleştirilerinizi ilgiyle okuduk.Çünkü sizlerden gelen eleştiriler Ç.kale turizmini olumlu etkileyecektir. Bu konuda bizim görüşlerimizi de okumak isterseniz :

http://groups.yahoo.com/group/cotuk/message/3 
Emel Sedef, rehber02.05.2004 / 11:13:00
Merhabalar Ertugrul Bey,
Yazinizi buyuk bir zevkle okudum, hem bizim icin cok onemli bir yer olmasi hem de gelecegimiz cocuklarimiz ile ilgili oldugundan. Yazinizdan bir bilgi alamadim, bu denli onemli kalabalik(25 Nisan) bir yere bir rehber ile mi gittiniz, yoksa sizin grubunuzda bizim hep zorlandigimiz piknik-gezi ortami olarak mi kullandi bu kutsal topraklari. Saygilarimla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder