Dünya üzerinde 1631
yılında ‘Gazzette de France’adı ile Fransa da çıkan ilk gazeteden bu yana derelerin altından çok sular aktı.Bu kağıt
parçasının gücü insan hayatında çok önemli bir yer tuttuğu için,çok değişik
kullanım alanları doğdu.Bizde Takvim-i Vekayi adlı ilk gazetemizin tam 200 yıl
sonra çıkması ise çok daha ilginçti.
Ülkemiz ‘basın’
yoluyla bir çok değer kazandı.Ama bunun yanında bir çok değerde kaybetti.Basın
bir takım gizli güçlerin etki alanına girdi.Politik, tek ve sabit fikirli
yaklaşımlarla, iktidarları ve yönetimleri etkiledi.
Haberin ana unsuru
olması gereken gazeteler ideolojik ve politik yorum araçlarına
dönüştürüldü.Yorumlarıyla hatta kanun gibi gördükleri köşe yazıları ile
toplumun rotasını etkilediler.Askeri darbelere çanak tutmuşlar sonra hiçbir şey
olmamış gbi özgürlükçü oluverdiler.
Keselerini bazı
güçlerin yardımıyla dolduranlar gene o
güçlerin oyuncağı olarak her devr de hareket etmişlerdir.
Bu köşe taşları yolsuzlukların
üstüne belgelerle gitmeyi yeğlememişdir. Yeğleyen Uğur Mumcu gibi gerçek
gazeteciler ortadan kaldırılmıştır.
Araştırmacı, belgelerden
uzak ,köşeleri tutan şahıslar.. Ben
satıcıyım satmak zorundayım diyen genel yayın yönetmenleri..Ülkemizin basın gerçekleridir.
Ülkeyi kökünden
sarsan İpekçi cinayeti ,Askeri darbeler,Darbelerin ve diğer yolsuzluk ve rüşvet
olayları..Ve her seçim öncesi basının sergilediği tutumlar..Dün paşacı olan
köşe taşı, bugün paşaya darbeci..
Toplumdan kopuk elit
bir yapıda yaşayan bu köşe taşları ile ilgili bir anım aklıma geldi..
‘Sene 1970 li
yıllar..Bir yaz tatili bir moteldeyiz.. Orta
okullu yıllardayım.. Ailemle gittiğimiz yaz tatilini geçirdiğimiz motelde ,sabahları erken kalkıp motelin
sınırlı sayıdaki şemsiye ve şezlonglarını havlu ile kapmak görevi,biz
çocuklarındı.Gene bir sabah canım kahvaltı yapmak istemedi. Kalabalık olduğumuz
için iki şemsiye ve yatağa havlularımızı serdim.Uzanıp gazete okuyordum..Derken
elli yaşlarında kokonez tabiriyle bir teyze geldi yanıma.Sert ve hışımla bana
-Utanmıyormusun? dedi.Öyle
bakakaldım.
Bana dönerek ,
–Burası benim yerim
dedi.Bir sürü yer boştu oysa..Ben gene bir şey demedim. Havlunun birini alıp
kendi havlusunu serdi.Bende o zaman bağırdım..Çünkü böyle durumlarda biz
havluyu kuma serip güneşleniyorduk..O da bana bağırmaya ,söylenmeye devam etti..Ve
yıllarca unutamadığım şu sözleri söyledi.
-Ben gazeteciyim.
Böyle rezillik olmaz. Böyle terbiyesizlik olmaz..Bunları yazmak gerekir dedi..
İlginçtir, aynı
dönem motelin arka kısmı çam ormanında yangın çıktı. Motele bir adım kala
söndürmeyi motel işçileri,babamlar ,dayımlar söndürmeyi başardık.Biz o otel işçileri ile
cansiparene yangını söndürmeye çalıştığımızda ne o kokonez gazeteci ne de
yanındaki adam vardı ,ortalarda..
İşte çoğu bu kadın
gibi ülke sorunlarının yangınında ya kaçamak yazılarla yada kasten sustular.Kendilerini
elit bir çembere kapatıp, toplumlarından uzak durdular.Sözde aydınlıkları ile
toplumun bir çok değerli insanını negatif yönde etkilediler. Doksanlı yıllarda elli
tane köşe taşı vardı..Bu kişilerin toplumu etkileme oranı yaklaşık %69
dolayında olduğu tespit edilmişti.
Böylesine korkunç
bir yüzdenin bugün internet sayesinde azaldığını ,ancak yok olmadığını iyi
bilin.
O yüzden bu yazıyı
dahi okurken bireysel bilincinizi sorgulayın..Araştırın.. Öğrenin. Ülkemiz
üzerinde oynanan oyunları ‘ bağımsız’ bilincinizle sorgulayın..
Biz Hatay ilini ,Hatay
halkına yapılan bir halk oylaması ile
sınırlarımız içine katmışız…Ve yeni oylama ,ilk oylamadan 100 yıl sonra imiş..
Kısaca bir tekrar oylama yapılacak..Ve HATAY halkına tekrar sorulacak… Ne garip
değilmi…Köşeci basın ve satılmış taşlar tamda
Suriye !!! krizi zamanı..Kimseye bilgi vermiyor bu konuda!!! Garip değilmi!!
Bunun gibi ülkemiz
üstünde sayısız oyun var… Yazılı ve görsel basın..Hatta sanatsal ve kültürel faliyetlerimiz
üzerinde de yeni yüzyılın ‘ algı etkileme’
olayı şiddetle uygulanıyor..
Biz doksanlarda çok değer
kaybettik… Ancak doksanlarda bir tek
şeyi artık daha çok öğrendik.. Algımıza hükmetmelerine engel olmayı….
Ertuğrul Çınar
‘‘Evet bağımsızlık..İlle
de bağımsızlık..Önce kafada, ideolojide bağımsızlık..
Bağımsızlık bir
kişilik sorunudur.Kişi kendi aklı ile düşünemezse ,kişi akıl yerine dogmalarla
düşünmeye alışmışsa ,dünyada olup bitenleri nasıl anlar,nasıl kavrar?
Yobazlık ve
bağnazlık bir çeşit değil ki ,bin çeşit…’’Uğur MUMCU(Şubat87)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder